İstidlal ~ استدلال
Lugat-ı Ebuzziya - İstidlal ~ استدلال maddesi. Sayfa: 143 - Sira: 4
Lugat-ı Ebuzziya, Ebüzziya Tevfik Bey Sözlüğü; İstidlal maddesi. osmanlıcada İstidlal ne demek, İstidlal anlamı manası, İstidlal osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte İstidlal hakkında bilgi. Arapça İstidlal ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada İstidlal anlamı
Lugat-ı Ebuzziya - استدلال İstidlal ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
İstidlal ~ استدلال güncel sözlüklerde anlamı:
iSTiDLAL ::: (Dalâl. den) İman ve İslâmiyet yolundan çıkarmağa, dalâlete düşürmeğe çalışmak.
iSTiDLAL ::: Delil getirmek. Bir delile dayanarak netice çıkartmak. Delile nazar etmek. Muhakeme. Mülahaza ve anlama kudreti. Delil ile anlamak. Zihnin eserden müessire veya müessirden esere intikali.(Ateşin dumana olan delâleti gibi müessirden esere yapılan istidlâle "bürhan-ı limmî" denildiği gibi, dumanın ateşe olan delâleti gibi eserden müessire olan istidlale de "bürhan-ı innî" denir. Bürhan-ı innî, şüphelerden daha salimdir. İ.İ.)(Kur'anda delâil-i akliyeye ve fennin keşfiyatına muhalif bazı âyetler vardır dedikleri üçüncü şüphelerine cevap: Kur'an-ı Kerim'de takib edilen maksad-ı aslî; isbat-ı Sâni', nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet esaslarına cumhur-u nâsı irşad ve îsal etmektir. Binaenaleyh, Kur'an-ı Kerim'in kâinattan yaptığı bahis tebeidir; kasdi değildir. Yani ligayrihidir, lizatihi değildir. Yani Kur'an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk'ın vücud, vahdet ve azametine istidlal suretiyle kâinattan bahsetmiştir. Yoksa, kâinatın bizzat keyfiyetini izah etmek için değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim; coğrafya, kozmoğrafya gibi kasden kâinatın keyfiyetinden mânâ-yı ismiyle bahseden bir fen, bir kitab değildir. Ancak, kâinat sahifesinde yazılan san'at-ı İlâhiyyenin nakışları ve yaratılan kudretin mu'cizeleri ve kozmoğrafyacıları hayrette bırakan nizam ve intizamla, mânâ-yı harfiyle Sâni ve Nazzam-ı Hakikî'ye istidlal keyfiyetini öğretmek için nâzil olan bir kitabdır. Binaenaleyh san'at, kasd, nizam; kâinatın her zerresinde bulunur, matlub hâsıl olur; teşekkülü nasıl olursa olsun bizim matlubumuza taalluku yoktur. Febinaen alâ zâlik, madem ki Kur'anın kâinattan bahsi istidlal içindir ve delilin de müddeadan evvel ma'lum olması şarttır ve delilin muhatablarca vuzuhu müstahsendir; bazı âyetlerin onların hissiyatına ve edebî ma'lumatlarına imale etmesi ve benzetmesi, mukteza-yı belâgat ve irşad olmaz mı? Fakat bu âyetlerin, hissiyatlarına imale etmesi mes'elesi o hissiyata kasden delâlet etmek için değildir. Ancak, kinaye kabilinden o hissiyatı okşamak içindir. Maahaza, hakikata ehl-i tahkiki îsal için, karine ve emareler vaz'edilmiştir. Meselâ: Eğer Kur'an-ı Kerim, makam-ı istidlalde şöylece demiş olsa idi ki: "Ey insanlar! Güneşin zâhirî hareketiyle hakikî sükûnuna ve Arzın zâhirî sükûnuyla hakikî hareketine ve yıldızlar arasında câzibe-i umumiyenin garibelerine ve elektriğin acibelerine ve yetmiş unsur arasında hâsıl olan imtizacata ve bir avuç su içinde binler mikrobun bulunmasına dikkat ediniz ki, bu gibi hârika şeylerden Cenab-ı Hakk'ın herşeye kadir olduğunu anlayasınız." deseydi, delil müddeâdan binlerce derece daha hafî, daha müşkül olurdu. Halbuki delilin müddeâdan daha hafî olması, makam-ı istidlale uymaz. İ.İ.)
istidlâl ::: (a. i.) : dalâlette bulunmasını isteme, ayartmıya çalışma.
istidlâl ::: (a. i. delâlet'den c. : istidlâlât) : bir delile dayanarak bir şeyden bir netîce çıkarma, delil ile anlama.
istidlâl ::: delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma.
iSTiDLaL ::: Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Allahü teâlânın var olduğunu anlar. Îmâna kavuşur. Eseri görerek müessirin, yâni eseri yapanın varlığını anlamamak ahmaklık olur. Her insanın böyle düşünerek îmâna gelmesini dînimiz emretmektedir. Selef-i sâlihîn (ilk iki asrın müslümanları), bu emri sözbirliği ile bildirmişlerdir. Hicretin 400 senesinden sonra çıkan bâzı sapık fırkadakiler, nazar (inceleme) ve istidlâl etmeye lüzum yoktur dediler ise de bunların sözlerinin kıymeti yoktur. (Hâdimî)
İstidlâl ile kazanılan bilgiler kesbîdir yâni çalışmak, sebeblere yapışmak, düşünmek, aklı kullanmak sûretiyle elde edilir. Meselâ; duman görülen yerde ateşin bulunduğunun veya ateşin bulunduğu yerde dumanın da bulunacağının bilinmesi istidlâl yoluyla bilmektir. (Teftâzânî)
İstidlal :::
- Bir konuda kanıtlara dayanarak sonuç çıkarma.
- Çıkarım.
istidlâl ::: delil getirme , delil ile hüküm çıkarma , akıl yürütme
istidlâl ::: delil ile hüküm çıkarma
istidlâl ::: akıl yürütme
istidlâl ::: delillerin ışığında yargıda bulunma
istidlâl ::: (a. i.) dalâlette bulunmasını isteme, ayartmıya çalışma.
istidlâl ::: (a. i. delâlet'den c. : istidlâlât) bir delile dayanarak bir şeyden bir netîce çıkarma, delil ile anlama.
İstidlâl ::: Bir kanıta dayanarak, bir nesneden sonuç çıkarma; kanıt ile anlama
istidlâl :::
İSTİDLAL :::