Emanet ~ امانت
Lugat-ı Ebuzziya - Emanet ~ امانت maddesi. Sayfa: 106 - Sira: 4

Lugat-ı Ebuzziya, Ebüzziya Tevfik Bey Sözlüğü; Emanet maddesi. osmanlıcada Emanet ne demek, Emanet anlamı manası, Emanet osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Emanet hakkında bilgi. Arapça Emanet ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Emanet anlamı
Lugat-ı Ebuzziya - امانت Emanet ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
Emanet ~ امانت güncel sözlüklerde anlamı:
EMANET ::: Eminlik. İstikamet üzere bulunmak. * Birisine koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için teslim edilen şey. Birisine bir şeyi koruması için bırakma. Emniyet edilip inanılan şey. * Başkasının hukuku emniyet edilip, inanılabilen. * Osmanlılar Devrinde bazı devlet dairelerine verilen isim. Şehr emâneti, Rusumat emâneti gibi...(Dinimiz, emaneti ehline bırakmamızı emreder. İdare makamları da birer emanettir. Hz. Ömer (R.A.) halifelik makamına getirilince şöyle demiştir: "Ey insanlar! Ben Allah ve Peygamberimize itaat ettiğim sürece, siz de bana uyun ve itaat edin. Doğru yoldan saparsam, kılıçlarınızla beni doğrultun." Demek ki müslüman hata ve haksızlık karşısında pasif kalamaz.)
emânet ::: (a. i. c. : emânât) : 1) emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse. 2) [evvelce] devlet dâirelerinden bâzılarının isimleri (şehremaneti = belediye kurulu ; rüsumatemâneti = vergi emâneti) gibi.
emânet ::: so a alınmak üzere verilen şey.
EMaNET ::: Peygamberler emîndirler. Bir kimsenin malına ve canına hıyânet etmekten uzaktırlar. Aslâ emânete hıyânet etmezler. Peygamber olmadan önce de böyledirler. Sevgili Peygamberimiz, kendisine peygamberlik bildirilmeden önce de, Muhammed-ül-emîn lakabı ile tanınıyordu. Allahü teâlâ, peygamberleri, hatâ ve günâhtan emin kılmıştır. (İmâm-ı Kastalânî)
2. Fıkıh ilminde, güvenilen kimseye bırakılan mal.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Emânetlerine ve verdikleri söze riâyet edenler, namazlarına devâm edenler, işte onlar Firdevs Cennet'ine vâris olacaklar ve orada ebedî olarak kalacaklardır. (Mü'minûn sûresi: 8)
Münâfıkın üç alâmeti vardır: Yalan söyler, emânete hıyânet eder ve sözünde durmaz. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Allah yolunda savaşmak bütün günahları affettirir. Fakat emânete hıyâneti affettirmez. Emânete hıyânet eden kul, Allah yolunda ölse bile, kıyâmet günü yakalanır; "Emâneti sâhibine ver" denir. O da bunu yerine getiremeyeceği için Cehennem'in derinliklerine atılır. (İbn-i Mes'ûd)
Emanet :::
- Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia
Örnek: Emaneti olanlar burada her vakit bunlarla ilgilenecek bir çırak bulurlar. S. Birsel - Bir kimse ile birine gönderilen şey.
- Eşyanın ücret karşılığı geçici bir süre bırakıldığı yer.
- Can, ruh.
- bk. vedia.
emânet ::: eminlik , emanet
emânet ::: eminlik
emânet ::: emanet
emânet ::: (a. i. c. : emânât) 1) emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse. 2) [evvelce] devlet dâirelerinden bâzılarının isimleri (şehremaneti = belediye kurulu ; rüsumatemâneti = vergi emâneti) gibi.
emanet ::: can, mevduat, ruh
EMANET :::